13 Temmuz 2021 Salı

EURO 2020 Dikkat Çeken Taktiksel Detaylar

 

Büyük turnuvalarda trend olan taktik detaylar, turnuvayı takip eden birkaç sezonda kulüp takımlarının oyun anlayışına yön verir. EURO 2020'de de dikkat çeken noktalar vardı. Hemen herkesin ortak fikri turnuvaya taktisyen teknik adamların damga vurduğu yönünde. Biraz bu taktik hamleleri açmakta fayda var. Bunun için InStat şahane bir rapor hazırladı. Ben de onlardan faydalanarak size turnuvanın taktik trendlerini özetlemeye çalışıyorum.

4'lü görünümlü 3'lüler

İtalya ve İsveç gibi takımlar savunmada 4'lü yerleşseler de top kendilerine geçtiği zaman sol beklerini hücuma dahil edip 3'lüye döndüler. İsveç’te Augustinsson, İtalya’da da sakatlanana kadar turnuvanın yıldızı olan Spinazzola bu görevi yaptı. Sol bekler hücuma çıktıklarına onların bölgesini de sol stoperller kapattı. Sağ bek de sağ stopere dönüştü.

Christensen özel kullanımı

Danimarka geriden oyun kurarken Christensen’i iki stoperin ‘biraz’ önünde konumlandırdı. Yani Kjaer-Vestergaard (2) önlerinde Christensen (1) şeklinde 2–1 konumlandılar. Bunu özellikle baskı altındayken kullandılar. Futbolda olmayan ‘ön libero’ tabiri belki bu sefer gerçek anlamını bulmuş olabilir.

Stoperlerin dikine pasları

İspanya’dan Laporte turnuvayı maç başına 91 pas sayısı ve %96 başarılı pas oranıyla tamamladı. İtalya’dan Bonucci de 11 tane kilit pas vererek savunmacılar arasında en yüksek kilit pas sayısına ulaşan oyuncu oldu. Birçok takımın merkez orta saha oyuncularını daha tutucu kullanmasından dolayı oyunu başlatan pasları atmak için stoperler görevlendirildi.

Savunma arkasına top düşüren orta sahalar

Birçok takım savunma çizgisini öne çekmeye çalışıyor. Bu da savunma arkasında boşluklar yaratıyor. Turnuvaya da taşınan bu trend, savunma arkasına top düşürebilen ve uzun menzilli pas atabilen orta sahaların kıymetini artırdı. Pogba, Xhaka ve Hojbjerg gibi oyuncular bu alanda dikkat çeken isimlerdi.

Serbest kanat oyuncuları

Aslında bu, madde 1'le bağlantılı. İsveç ve İtalya gibi takımlar sol beklerini hücum grubuna dahil edince sol kanat oyuncularının içe devrilmesi ve forvete dönüşmesi daha kolay hale geldi. Insigne takımının en çok maç başına kilit pas veren oyuncusuydu ve 19 şut çekti. Forsberg de 9 tehlikeli atak yaratıp, 14 şutla İsveç’in en çok şut çeken oyuncusu oldu. Bu durum bize taktiksel hamlelerin (madde 1 ve bu madde arasındaki bağlantı) birbirlerini nasıl desteklemesi gerektiğini de gösteriyor.

Sağ ayaklı sol bekler

3'lü formasyon kullanan takımlarla beraber turnuvanın en çok dikkat çeken hamlesiydi. Kenarlarda ters ayaklı oyuncu kullanmak takımlara merkezde daha tehlikeli olma şansı verdi. Spinazzola ve Maehle bu trendin en dikkat çeken isimleriydi. Spinazzola 7, Maehle 10 şut yarattı. İki oyuncu da maç başına ortalama 5 topla adam geçme denemesine bulundu. Bu şekilde takımlarının kenar oyuncularını da hücumda daha özgür kıldılar. Bakınız: Insigne ve Damsgaard.

Kompakt savunmalara üstün gelen kenar bekleri

Turnuvanın birçok sahnesinde 4'lü oynayan takımlara karşı kenar beklerini tamamen hücuma dahil eden 3'lü takımların oyun üstünlüğü kurduğunu gördük. Sahayı daha geniş kullandılar, bekleri çok iyi değerlendirdiler ve rakip savunmanın yerleşimini bozmayı başardılar. İngiltere’nin finalde İtalya’ya attığı gol bunun tipik bir örneğiydi.

Kenar ortaları azaldı ama anlamlandı

EURO 2020, son turnuvalar arasında en az kenar ortası yapılan turnuvaydı. Ancak etkisi daha büyüktü. Ortalar hedef santrfora değil; ceza sahasının açık alanlarına ve stoper ya da bek oyuncusunun gerisine doğru düştü. Kenar ortasını yapan oyuncular ayak içlerini kullandılar ve topları kaleye doğru kavis alacak şekilde kestiler…

Ceza alanına koşu yapan 6 numaralar

Son trend 3 orta saha ile oynayan takımların 8 numaralarının ceza sahasına koşu yapmasıydı. EURO 2020'de ise 6 numaraların da bunu yaptığını gördük. Özellikle Danimarka’da Delaney ve Hojbjerg ve Çekya’da Soucek ve Holes bu alanda dikkat çeken isimler oldular. Çekyalı oyuncular 14, Danimarkalılar 16 şut kullandı. ‘Ceza sahasına ne kadar kalabalık girilirse o kadar iyidir’ trendi yükseliyor.

Hücumda pozisyon değiştirerek oynama

Hücum oyuncuları durağan değildi. Fransa’da Benzema-Mbappe-Griezmann arasında sürekli bir alan paylaşımı oldu. Aynı şekilde İngiltere’de de Kane hiç yerinde durmadı. Sterling’e açtığı alanlarla oyuncunun takımının en çok pozisyon yaratan ismi olmasını sağladı. Bunun kontrada kullanımı da Lukaku da gözlendi. Defans oyuncularından bir tanesini kendisiyle beraber alandan çıkarıyor ve geriden gelen iç oyuncusunun forvetin alanına koşu yapmasını sağlıyordu.

Baskı sonrası hızlı ataklar

Pres yaparak topu kapan takımlar en fazla iki ya da üç pasla atağı sonuçlandırmaya çalıştılar. InStat verilerine göre bu alanda en iyi takımlar Çek Cumhuriyeti, İspanya ve İtalya’ydı. Formül şöyle: Baskı yap + Kazan = Maksimum 3 pasta sonuçlandır. Tık, tık, tık.

6 numaraları öne çıkar

Özellikle Çek Cumhuriyeti’nde gözlemlenen bir durumdu. Rakibe baskı yaparken Soucek ve Holes kendi sahalarında değil, olabildiğince yüksekte pres yaptı. Bu sayede rakibin merkez oyuncularına olabildiğince az top kullandırmaya çalıştılar. Bunu en iyi yapanlardan birisi de kuşkusuz Jorginho’ydu.

Organize İşler 3: Taç atışları

Taç atışları uzun süredir taktik trendleri listesindeydi. Turnuvada biraz daha organize hali gözlendi. İtalya bu konuda turnuvanın en iyisiydi. Özellikle ceza alanına yakın yerlerde üç kişilik formüller kullanıldı: Taç atılırken bir oyuncu ceza alanına doğru boş koşu yapıyor, taçtan top atılan 2. oyuncu tek dokunuşla boş koşu atanı bulmaya çalışıyor. İtalya ile birlikte Hırvatistan da bu konuda iyiydi. Bu şekilde 3 şut buldular.

Kornerlerde özel taktik

İngiltere ve Danimarka en etkili korner formülünü kullanan takımlardı. Formülleri şu şekildeydi: 4 oyuncu penaltı noktası ya da biraz gerisinde demarke ve dağınık şekilde yerleşiyor. 3 oyuncu kaleye daha yakın noktada rakip oyuncularla adam adama eşleşmiş durumdalar. Korner kullanıldığı sırada Gerideki 4 oyuncu kaleye doğru koşu yapıyor. Top da bu 4 oyuncuya doğru ve mümkünse en iyi kafa vurucuya geliyor: Maguire ile Vestergaard. Maguire bu şekilde 7 kornerin 4'ünde kafa vurmayı başardı.

Kaynak: InStat

11 Kasım 2020 Çarşamba

BENFİCA FUTBOL AKADEMİSİ

 #BENFICA AKADEMİSİ!

#ManCity 'nin A takım yıldızları Bernardo Silva ve Ederson, aynı zamanda Lizbon devinin, süper starlar üretmeye devam eden gençlik eğitim merkezinin ürünleriydi.
Bayern Münih'in orta saha oyuncusu Renato Sanches ve Man. United'ın oyuncusu Victor Lindelof, büyük paralar karşılığında transferi sağlanan, Benfica tarafından hazırlanan gençlik ürünleriydi. Ama başarılarının arkasındaki sır nedir?

CAIXA FUTBOL KAMPÜSÜ 2006 yılında, Benfica efsanesi Eusebio, yeni eğitim merkezini ve gençlik akademisini açtığında, oyuncuları istedikleri oyun anlayışında oynatma ve dünya çapında oyuncular olmaları adına geliştirebilecekleri umudu vardı.
Dünyanın dört bir yanından yaklaşık 65 çocuk, kampüsün sahip olduğu dokuz sahada #futbol oynuyor. 20 soyunma odası, iki oditoryum ve en iyi sporcunun ihtiyaç duyduğu en son güç ve kondisyon ekipmanlarıyla dolu üç son teknoloji spor salonu bulunmaktadır.
Benfica alt yapı sorumlusu Luis Nascimento: “Gençlik futbolu, sportif, sosyal ve finansal faydaları ile Benfica için temel bir alandır.'' "Sadece futbol eğitiminden bahsetmiyoruz. Aynı zamanda insani yönden eğitmek konusunda da kırmızı çizgilerimiz var.
Benfica alt yapısında 360S Simülatör adında bir top tekniği alanı var. Tıpkı Borussia Dortmund'da olduğu gibi. Bu oluşturulan simülasyonda, kalecilerinde dahil olduğu ''REAKSİYON HIZLARI - ÇEVRE KONTROLLERİ - TOP KONTROLLERİ'' ile ilgili konularda eğitimler verilmektedir.
Dikkat dağıtıcı, #simülasyon oyuncularında yer aldığı ''bu top tekniği'' bölümünde, oyuncular kendilerine gelen topu küçük bir çember içinde kontrol ederek, ardından tekrar belirlenen hedefe pas atmakta.

Son yıllarda #Benfica , dünyanın en büyük #futbol kulüplerine yaklaşık 500 milyon sterlin değerinde yetenek sattı ve çoğu EVLERİNDE/tesislerinde yetiştirildi.
Benfica'nın yetiştirip sattığı yıldızlar: 1-Joao #Felix=126 M Euro 2- #Ederson=40 M Euro 3- Axel #Witsel =40 M Euro 5- Renato Sanches=35 M Euro 6- Nélson #Semedo=35 M Euro 7- Angel #DiMaria=33 M Euro 8- #Talisca=25 M Euro 9- David Luiz=25 M Euro 10- Bernardo Silva=15.75 M Euro

Benfica'nın gençlik akademisinde: - 9 saha - 200'den fazla oyuncu - 20 soyunma odası - 86 yatak odası - 57 teknik personel - 2 oditoryum (büyük konferans salonu gibi) - Son teknoloji ürünü, 3 spor salonu - 3 fizyoterapi odası - Laboratuvar - 360S simülatörü bulunmakta.

Bu özelliklerle kesinlikle dünyanın en iyi akademilerinden biri olarak kabul edilmekte. Bizim ülkemizde de çocuklara yiyecek yemek veremiyoruz. Hepsinin temelinde, ''DENETLEYİCİ konumunda olan ülke futbol yöneticilerinin işgüzarlığı ve vizyonsuzluğu'' yatmakta.

Bu kara düzen elbet değişecek. Bunun örnekleri yavaş yavaş çoğalıyor ülkemizde. Ama YAVAŞ YAVAŞ! twitter.com/KFE_Futbol instagram.com/kalitelifutbol youtube.com/channel/UCZpit...

7 Temmuz 2020 Salı

Futbolda altyapı üstyapı işleyiş modeli: Almanya örneği

Almanya’da futbolda altyapı ve üstyapı işleyiş modelinde oyuncu gelişimi ve seçimi nasıl? Alman Milli Futbol takımı havuzu nasıl oluşturuluyor?

Futbolda altyapı üstyapı işleyiş modeli: Almanya örneği

Almanya modeline ilişkin ilk önce söylenmesi gereken asıl işleyiş şudur; İlgili ve istekli tüm çocukların “toplumcu yaklaşım modeli” temelinde istediği spor dalının temel eğitimini alması sağlanmıştır. Yani ülke spor modeli öncelikle “kulüp spor modeli” olarak belirlenmiş ve ulusal anlamda asıl iş neredeyse tüm çocukların spor ile buluşmaları hedeflenmiştir.

Okullar ise genel olarak sağlıklı gelişim amaçlı beden eğitimi faaliyetleri çerçevesinde ama daha çok da rekreasyonel olarak cimnastik, yüzme, atletizm ve oyunları kapsayan ve bunlar ile ilgili gün/zaman dilimleri ayrılmış şekilde yürütülmektedir.

Sportif gelişim, yarışma ve performans sporu bağlamında iş ve işlerin yürütülmesi ise ilgili federasyon ve kulüpler işbirliği ile yerelden/tabandan ulusala/tavana doğru bir süreç kurumsallaştırılacak şekilde organize edilmiştir.

Almanya modeli sadece futbolda değil, tüm spor dallarında yerel ve mahalli spor kulüplerini önemli ve işlevsel kılmış, bu anlamdaki yasal düzenlemeler kulüplerin örgütlenmesi bu amaçla görev ve sorumluluklar ile düzenlemiştir.

Bu yazı Almanya Modeline övgüler düzmek ve bu anlamda Almanya’ya bir kutsiyet atfetmekten ziyade bir model oluşturarak o modeli doğru ve düzgün bir şekilde işletmenin sonuçlarına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.

Spor ve eğitim kurumlarının hem “toplumcu” bir anlayışın mutlak olduğu bir modelden hareket ederek, hem de sporun ve özellikle ticarileştirilmiş futbolun gereklerini yerine getirmede karar verilmiş bir eğitim ve işletim modelinin eksiksiz, olabildiğince eşitlikçi ve sistematik olarak hayata geçirmenin önemi büyüktür.

Sondan başlayarak modelin işleyişi:

Aşağıda Almanya’nın bir eyaleti (bölgesi) olan Bavyera eyaletinin haritasını görmektesiniz.

Sadece Bavyera haritası üzerinden bakarak tüm Almanya’daki futbol organizasyonunun nasıl kurgulandığı ve çalıştırıldığı düşünüldüğünde ortaya ne kadar muhteşem bir işleyişin çıktığını anlamak hiç zor olmasa gerek.

Bavyera bölgesi haritasında yeşil, kırmızı ve mavi renk ile belirlenmiş futbol ile ilgili eğitim merkezleri görülmektedir.

Öncelikle söz konusu yeşil kırmızı ve mavi renkler ile işaretlenen merkezlerin özetle ne olduklarına bakalım.

1- Yeşil renk ile gösterilen merkezler: “Belirli ölçüde beceri sahibi olan ve gelişime açık olarak değerlendirilen çocukların davet edildiği ilk merkezler” olarak ifade edebileceğimiz eğitim merkezleridir.

Futbol Federasyonun görev ve sorumluluk alanına giren semt takımlarındaki çocukların yine federasyon ilgili kurum ve kişilerince seçilenlerin haftada bir kez federasyon himayesi ve gözetiminde eğitime tabi tutuldukları daha doğrusu izlendikleri ve takibe alındıkları merkezlerdir.

Bu merkezlerde U12 – U17 yaş arası tüm yaş guruplarından ortalama 20 kişi seçilerek merkeze çağrılmaktadır.

Bir anlamda bu eğitim merkezleri yetenek taramaları sonucu belirlenenlerin diğer daha üst merkezlere yönlendirileceği yerlerdir.

2- Kırmızı renk ile gösterilen merkezler: “Performans yönelik eğitim merkezleri”

Futbol Federasyonun görev ve sorumluk alanına giren “Performans Eğitim Merkezleri” semt takımlarından ilk geçiş yapılmış olan yeşil renk ile gösterilen “becerikliler” arasından en iyilerinin davet edildiği ya da geçiş yaptığı eğitim merkezleridir.

Çocuklar bu merkezlerde daha fazla çalışmaya ve gelişmeye yönelik eğitime tabi tutulmaktadırlar. Çocuklar performans eğitim merkezlerinden tekrar geriye yani becerikliler merkezine dönebilirler. Bu iki merkez arasında gösterilen gelişmeye göre değerlendirmeler ışığında geçişler devam etmektedir. Bu merkezlerde haftalık çalışma sayısı fazladır.

3- Mavi renk ile gösterilen merkezler; “Akademiler”

Akademiler Bundesliga kulüpleri tarafından yönetilmektedirler. Amatör takımların akademi açması veya eğitimi vermesi mümkün değildir. Tam gün mesai yapılan kurum olan akademiler, yatılı birimleri olan, okul eğitimi ve okul sonrası futbol çalışmalarının planlandığı ve organize edildiği niteliğe sahiptirler. Akademilere giren ya da seçilen çocukların profesyonel futbolcu olma ihtimalleri neredeyse yüzde yüz demektir.

Akademiye seçilen çocukların U12 – U19 a kadar tüm verileri, test sonuçları ve diğer istatistik bilgileri federasyon tarafından kayıt altına alınarak 16 eyalet arasında değerlendirilmektedir.

Sonunda milli takım havuzu oluşturulmuş oluyor.

Futbolda altyapı üstyapı işleyiş modeli: Almanya örneği
Futbolda altyapı üstyapı işleyiş modeli: Almanya örneği

Özetle Federasyon ve Bundesliga iki ayrı koldan, en alttan en üste kadar birbiri ile hem paralel hem de beraber aynı modeli uygulamaktadırlar.

Federasyon tüm Alman çocuklarını futbol ile buluştururken, Bundesliga takımları da öncelikle özel çocuklara yönelik yatırıma yani akademilere yatırım yapmaktadırlar.

Bundesliga takımları ise hem kendileri hem de doğal olarak mili takım için çalışmış olmaktadırlar.

Federasyon daha çok katılımı sağlarken, Kulüp daha çok eliti yakalama peşinde.
Bu arada alış verişler havuza oyuncu akışları sürekli kılınmış olmaktadır.

Almanya futbolunda altyapılardan üst yapılara organizasyon ve işleyiş modelinde asıl önemli iş, olabildiğince çok sayıda çocuğa ulaşan bir sistem kurulmuş olmasıdır.

Bu sistemin ilk ve en önemli halkası semt takımlarıdır.

Almanya’da semt takımları:

  1. Hem yasa gereği sosyal devlet anlayışının bir ilkesi olarak “her çocuğun spora katılma ve spor yapma hakkını” sağlamak açısından düşünülmüş ve programlanmış bir yapılardır.
  2. Hem de çocukları futbol ile buluşturmanın yanı sıra üst yapılara doğru planlanmış olan federasyon kontrolündeki eğitim merkezlerine ve kulüp akademilerine yönlendirildikleri yerlerdir.

Semt takımları her semtte mevcut olup, o semtte ikamet eden her ailenin çocuğunu kabul etmek zorunda olan takımlardır. Üyelik sistemi ile çalışan bu takımlara çok az oranda bir aidat ödenmekte olup, üye kabul edilmemesi gibi bir durum asla söz konusu değildir.

Burada ilerleyen süreçlerde tüm yaş gruplarında eğitime kesintisiz sonuna kadar devam edilmektedir. Gerektiğinde aynı yaş gruplarında seviye grupları yapılmaktadır. Hiç bir başka merkeze gidememek veya gitmemek sizin amatör bir futbol eğimi almanıza ve semt takımının en üst kategorisinde oynamanıza engel değildir.

Semt takımlarından birinci bölümde sözünü ettiğimiz federasyon kontrolündeki “yeteneklilerin davet edildiği ilk eğitim merkezlerine” veya oradan da “performans merkezlerine” ya da kulüp “akademilerine” geçişler gerçekleşmektedir.

Özetle semt takımları futbol pramidinin en altında yer alan çok geniş bir futbolcu adayı havuzudur. ilkokul çağındaki çocuklardan başlayarak her yaş kategorisinde futbol eğitimleri ve futbol ile buluşmalarını sağlayan bu sistem pramidin en altı ama ulusal modelde pramidin diğer aşamaları için tarama ve seçme merkezleri gibi de önemli bir işlevi de yerine getiriyor.

Semt takımları yine federasyon ile bağlantılı olarak futbolda altyapılardan üstyapılara doğru işleyişin en stratejik basamağını oluşturuyor.

Semt takımlarında, ilerleyen süreçlerde diğer eğitim merkezlerine yönlendirmede 12 yaş kritik derecede önemli bir yaş. Bu yaşlarda federasyon yetkileri eğitim süreci boyunca gerçekleştirdikleri taramalarında uygun gördükleri çocukları “ilk seçim merkezleri”ne yönlendiriyorlar.

Bu eğitim ve yönlendirme merkezlerinde uygun görülenlerin daha zor bir üst eğitim merkezlerine geçip geçemeyeceği bir süreç başlıyor. Haftada bir kez semt takımlarından bu merkeze gelen çocuklar, ayda bir kez federasyon tarafından denetlenerek her türlü testleri, gözlemleri yapılarak kayıt altına alınıyorlar.

Bu merkezlerde çalışan eğitimcilerin gelişmiş düzeyde federasyon çalıştırıcılık belgesi sahibi olmaları şart.

Uygun görülenler veya süreç içinde uygun düzeye ulaşanlar “perfomans merkezlerine” çıkarılıyor. Performans merkezleri zor bir aşama. Eğitim son derece önemli. Seviye yüksek. Bu merkezlerde eğitmenlerin UEFA A lisans belgesine sahip olmaları ön koşulu var.

12 yaş sonrasında çağrılan “ilk belirleme ve eğitim” merkezinden performans merkezine geçme başarısı gösterenler eğer gelişimini sürdüremezse tekrar geri gönderilme ve tekrar geri çağrılması mümkün olabiliyor. Çünkü performans merkezleri akademilerin eşiti olan federasyon eğitim merkezleri Bundan sonrası üst yapı aşaması.

Semt takımı, ilk seçim merkezleri, performans merkezlerinden bundesliga kulüp akademilerine geçişler de mümkün. Ama akademiler 12 yaş sonrası eğitimlerini üstyapı aşamasına kadar kendileri veriyorlar.

Bu bakımdan semt takımları hem akademiler hem de federasyon eğitim merkezleri için özkaynak oluşturuyor ve sağlıyorlar.

12 yaş sonrasında tüm yaş kategorilerinde performans yaşına kadar eğitimlerine kendileri devam eden akademiler gençler ve yetişkinlerde düzeyi oldukça yüksek kalite düzeyine sahiptirler.

Burada eğitimci antrenörlerin UEFA prolisans sahibi olmaları gibi bir zorunluluk söz konusudur.

Aşağıdaki görselde bir semt takımının ne anlama geldiği ve nasıl bir öneme sahip olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir:

Futbolda altyapı üstyapı işleyiş modeli: Almanya örneği
Futbolda altyapı üstyapı işleyiş modeli: Almanya örneği

Bir semt takımının tesisi

Söz konusu tesis Bavyera bölgesinde yer alan bir şehrin bir semtinde yer almakta ve ilgili bakanlığın ve Federasyonun katkıları ile işleyişini ve varlığını sürdürmektedir.

Söz konusu tesis bir spor kompleksi olup içinde futbol ile doğrudan ilgili 2 çim saha, 1 yapay çim saha, 1 tane küçük yaş grupları sahası ve 2 tane spor salonu bulunmaktadır.

Yukarıda Almanya futbol modelini ifade ederken “akademilerin” sadece Bundesliga kulüpleri tarafından açılabiliyor ve sorumlulukların da bu kulüpler tarafından üstleniliyor olduğuna değinmiştik.

İşte bu kulüplerden birisi ve en önemlisi de bilindiği üzere Bayern Münih’tir. İşte Bayern Münih akademilerine yenilerini eklemeye devam ederken, var olanlarını güncelleyerek geliştirmeye de devam ediyor.

Bayern bundan kısa bir süre önce 2017 yılı için altyapılara tam 70 milyon Euro tahsis ettiğini açıklamış. Bu rakam Bayern’in yıllık gelirinin neredeyse yüzde 15’ine tekabül etmektedir ve altyapı için oldukça önemli bir rakamdır. Dahası bu tür kaynak aktarımları bir defaya mahsus gerçekleştirilen kalemler değildir.

Akademilerin önemini ve ne anlama geldiğini yine Almanya eğitim sisteminden örnekle açıklayalım; Almanya’da üniversiteye gidecek olan çocuklar/gençler genel olarak Gymnasium denilen okullara yönlendirilir. Bu okullara gidenlerin tamamı yükseköğrenime geçecek demektir. Çünkü bu okulların amacı tamamen yükseköğrenimdir. Öyle planlanmış ve bu tür çocukların kabul edildiği ve yönlendirildiği okullardır. Bizdeki fen liseleri ile ilişkilendirebiliriz. Ama bizdeki işleyişte yönlendirme işi yoktur. Sınav ile seçme vardır.

İşte altyapılarda akademiler de böyle bir işleve sahiptir.

Akademilere alınan veya seçilen ya da yönlendirilen bir çocuğun profesyonel futbolcu olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır. Çünkü tarama, seçim ve çalışma programları bu amaç doğrultusunda planlanmakta ve programlanmaktadır.

Son söz: Başlangıçlar önemlidir. Sonraki aşamalar, organizasyonlar ve işleyişler ise buna bağlı olarak doğru kurgulanır ve iyi işletilirse sonuçlar elbette mükemmel olmaktadır.

https://indigodergisi.com/2017/10/futbolda-altyapi-ustyapi-almanya/

ALMANYA’NIN 2000’LERİN BAŞINDAKİ ALTYAPI PROJESİ

Alman futbolunu çöküşten kurtarıp Dünya şampiyonluğuna kadar götüren dönüşümün hikayesi.

Alman futbolu, 2000 yılına geldiğimizde tamamen dibe çökmüş durumdaydı. Alman kulüpleri eskisi gibi oyuncu yetiştiremiyor, ligde yabancı oyuncular daha ön plana çıkıyordu. Almanya Futbol Federasyonu bu kötü gidişatı ise yabancı futbolculara sınır getirerek değil, aksine yabancı sınırına hiç dokunmayarak sıkı bir altyapı  çözdü.  SON GÜNCELLEME HAZ 15, 2019

1998’de Fransa’da düzenlenen Dünya Kupası çeyrek finalinde Hırvatistan ile eşleşen Almanya, alınan 3-0’lık ağır yenilgiden sonra yaşlı kadrosu ve artık demode olmaya yüz tutmuş sistemiyle ülke çapında ciddi eleştirilere maruz kalmıştı. Fakat turnuvada alınan derecenin kağıt üzerinde başarılı görünmesi, bu eleştirilerin üzerini geçici bir süre daha örtmeye yetmişti. Ta ki 2 yıl sonra Hollanda ve Belçika ortaklığında düzenlenen Avrupa Kupası’na (Euro 2000) kadar…

Gurup aşamasında Portekiz, Romanya ve İngiltere ile eşleşen panzerler, gurubun favorileri arasında gösterilmesine rağmen alınan 1 puan ile turnuvaya erkenden veda etmişti. Bu başarısızlık, haliyle ülke çapında infiale sebep oldu. İki yıl önce görmezden gelinen gerçekler, bir tokat misali Alman futbolseverlerin yüzüne vurulmuş oldu. Avrupa’nın en yaşlı milli takımlarından biri olan Almanya Milli Takımı ve Alman altyapı sistemi eleştirilerin odak noktası haline gelmişti.

Yaşanan hezimetin akabinde Almanya Futbol Federasyonu, Bundesliga takımlarının temsilcilerinin de bulunduğu geniş çaplı bir toplantı yapma kararı aldı. Bu toplantıda her görüş ve tavsiye dinlenerek, başarılı ülkelerin modelleri incelemeye tabi tutuldu, olası projeler hakkında detaylı sunumlar yapıldı. Toplantı sonucunda daha iyi fark ediliyordu ki, ülke futbolunun kalkınması için radikal kararlar alınması şarttı. Federasyon kurultayı toplantı sonrası ilk hamle olarak yetenekli Alman gençlerinin gelişimini takip edebilmesi için federasyondan özerk çalışan bir Altyapı Komisyonu kurma kararı aldı. Bunun dışında; ülkenin her bölgesinde futbol akademileri kurulması, Bundesliga’da mücadele eden 18 kulüp ve daha sonra alt liglerdeki kulüpler kendi altyapı sistemlerini kurması, bu sistem için çalışmayı askıya alan kulüplerin lig ve kupa müsabakalarından uzaklaştırılması, 2000 sonrası kurulan futbol kulüplerinin bir altyapı sistemi oluşturmadan lisans hakkı alamamaları gibi katı kurallar bütün ülke kulüplerine dikta edildi. Alman kulüplerinin her biri, Alman liglerinde mücadele etmek istiyorlarsa altyapı tesislerinde ışıklandırma sistemi yapılmış en az 3 çim saha, masaj odası, fitness salonu, sağlık odaları, sadece altyapı oyuncularıyla ilgilenecek özel antrenörler, tıbbi görevliler ve çeşitli departmanlarda görev alacak çalışanlar bulundurmalıydı. Bu kararlar ilk olarak alındığı 2000 yılından itibaren Bundesliga ekiplerine zorunlu kılınacak, 2003 yılından sonra da tüm alt lig ekiplerine de şart koşulacaktı. Yapılan yatırımlar özel bir bağımsız denetleme şirketi tarafından takip edilecek ve şirket, federasyona sürekli olarak rapor verecekti. Bu sert uygulamalar akabinde, sadece 2003 yılına kadar 36 kulübün altyapısına yaptığı yatırın toplam 48 milyon Euro civarına ulaşmıştı bile. Bu tutar her geçen yıl katlanarak, gelecek 10 yıl içinde 620 milyon Euro’ya ulaşacaktı.

Alman futbolundaki bu radikal değişimler süredursun, 2002 yılında beklenmedik bir olay yaşandı. Bundesliga’nın en büyük finansal destekçilerinden olan Alman medya devi Kirch Group iflas ettiğini piyasalara açıkladı. Bu iflas kararı Bundesliga kulüplerinin finansal olarak ciddi sarsıntı geçirmelerine sebep oldu. Öyle ki futbolcu maaşlarından tesisleşme yatırımlarına kadar ödemelerde ciddi sıkıntılar baş göstermişti. Bunun üzerine Bundesliga kulüpleri, şişirilmiş sözleşmelerle ligde görev alan yabancı yıldızlar yerine kendi yetiştirdikleri genç oyunculara daha fazla şans tanımak zorunda kaldılar. Bu doğrultuda zaman içinde yüklü sözleşmelere sahip oyuncular bir bir elden çıkarıldı. Ligdeki bu değişim finansal olarak kulüplerin toparlanması dışında yaş ortalamasının biranda aşağılara çekilmesine yol açmış oldu. Yaşanan gelişmelere de akademilere yapılan ciddi yatırımlarda eklenince, çeşitli lig kademelerinde forma giyen genç yeteneklerin fark edilmemesi artık imkansız hale gelmiş gibiydi. Kulüpler altyapılarında kendi futbolcularını büyük özen içinde yetiştirirken, futbol akademilerinden keşfedilen az maliyetli genç yeteneklerde bir bir kapılıyordu. Bununla da sınırlı kalmayan Federasyon, yaptığı atılımlar ile kulüp altyapılarında görev yapan UEFA B lisanslı genç antrenörlerin sayısının artmasını da sağlamıştı. Böylece bir yandan hem oyuncu üretimi sağlanırken, öte yandan bu üretimi sağlayacak çiftçilerde yetiştirilmekteydi.

2007 yılına gelindiğinde ise altyapı komisyonu, yaşanan gelişmeleri ve büyük katkı sağladıkları bu sistemi çok daha ileriye taşıyabilmek için Federasyon ile gerçekleştirdikleri toplantılarda yeni kararlar aldı. Bu kararlar neticesinde Alman Milli Takımı ve Dortmund’un efsane futbolculardan Matthias Sammer, altyapı koordinatörü olarak görevlendirildi. Dortmund ve Sttutgart’ta teknik direktörlük tecrübesi bulunan Sammer, ülke çapında 10-18 yaş arası genç yetenekleri keşfederek Alman futboluna kazandırma misyonuyla çıktığı yolda, Alman futbolunun kaderini değiştiren isimler arasında yer alacaktı.

Aynı yıl bir araştırma şirketi olan Double Pass firmasıyla anlaşan Almanya Futbol Federasyonu, şirketin özel olarak geliştirdiği “Foot Pass” isimli sistemine dahil olma kararı aldı. Bu sistem ile Bundesliga ve Bundesliga 2’de yer alan takımların tesisleri tek tek denetlenerek, puanlama sistemine tabi tutulacaktı. Yıldız şeklinde bir puanlama sistemine tabi tutulan kulüpler, kazanılan yıldız sayısı sonucu federasyon tarafından, Avrupa Kupalarından (Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi) gelen para başarılı kulüpler arasında paylaştırılacaktı. Bu sistem ile kulüpler hem altyapı tesislerini ihmal etmeyecek, hemde genç yetenekler çok daha disiplinli ve düzgün koşullarda eğitimlerine devam edeceklerdi. Günümüze kadar gayet başarılı süregelen bu sistem ile hem milli takım bazında, hem de kulüp bazında Alman futbolu kısa sürede ciddi başarılara imza attı. 2000 yılında uçurumun kenarından dönen Alman futbolu, bugün en itibar gören liglerinden birine sahip olmakla birlikte yetiştirdiği birçok genç ile Avrupa futbol piyasasının en güçlü ismi konumunda.

Almanya’nın bu gelişim planı İzlanda gibi birçok ülkeye rol model olmuş durumunda. Umarım bir gün bizim ülkemizde de, futbolcu yetiştirmek için yabancı sınırı getirmek gibi çağ dışı bir uygulama yerine bu tarz radikal yatırım hamlelerini görebiliriz. Unutmamak lazım; gelişim bir şeylere sınırlama getirerek değil, yatırım yaparak olur.

http://plasedergi.com/analiz/almanyanin-2000lerin-basindaki-altyapi-projesi/




Alman futbol devrimi

Almanlar, dünya futbolunun zirvesine taht kurmak için 13 yıldır bekliyorlar ve görünen o ki bu hedefin gerçek olmasına ramak kaldı. Futbol yine sadece Almanların kazandığı bir oyun mu olacak?  05.05.2013 - 11:08


Alman futbol devrimi
Alihan MESTCİ / HT PAZAR

Almanlara bir hâl oldu! 25 Mayıs'ta İngiltere'nin Wembley Stadyumu'nda oynanacak Şampiyonlar Ligi final maçı bir Bundesliga zirvesi olacak. Son iki yılın Almanya şampiyonu Borussia Dortmund, iki yıldır Şampiyonlar Ligi finalinden eli boş dönen Bayern Münih'le oynayacak. Peki nasıl oldu da Almanlar ezici bir şekilde İspanya'nın en iyi 2 takımını yenip dünya futbolunun zirvesine oturdular?
Eurosport Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Bağış Erten'e göre Almanlar öncelikle krizin ne olduğuna dair doğru tanımlama yaptılar ve 2000 yılında milli takımlar seviyesinde dibe vuran Almanya'yı şahlandırdılar. Zira bu sadece bir futbol takımları projesi de değildi. Almanlar yaklaşık 20 sene önce tribünlerle ilgili bir sosyal proje başlattılar. Bu proje sayesinde Almanya, neo-nazilerin en az örgütlü olduğu tribünlerden biri oldu. Ondan sonra da altyapı hamlesi geldi. Bundesliga 1 ve 2'de oynayan bütün takımlara altyapı akademisi kurma zorunluluğu getirildi. Akademisi olmayan takımlar ligde oynama lisansını alamıyordu. Bu süreç içinde büyük bir yetenek patlaması oldu. Ama Alman futbolu genelindeki başarıyı anlatan kavram sadece futbolla değil, finansal fair-play'le de ilgili. Zira Bundesliga UEFA'nın koyduğu ve futbol kulüplerinin gelirlerinden fazla harcama yapmamalarını öngören finansal kriterleri layıkıyla yerine getiren tek lig.
Bağış Erten, Borussia Dortmund örneğinin dikkatle incelenmesini gerektiğini söylüyor. Dortmund kadrosunda, 17 milyon Euro bonservis bedeli ödenen eski altyapı oyuncuları Marco Reus'tan sonra en pahalı oyuncu 5 buçuk milyon Euro'yla İlkay Gündoğan. Yani hiç kimse 5 buçuk milyondan pahalı değil. İkincisi, geçen yıla kadar senelik transfer bütçeleri 15 milyon Euro'yu geçmedi. Yetmedi, pek bilinmeyen, iyi taranmayan birtakım bölgelerden çok önemli oyuncular getirdiler. Kagawa gibi oyuncuları buldular ve astronomik rakamlara satmaya başladılar. Erten'e göre Alman futbolunun en güzel modeli Borussia Dortmund.

Gençlik akademilerine 700 milyon Euro
2000 Avrupa Şampiyonası'nda dibe vuran Almanya'da ertesi sezon bir yapılanma hareketi başladı. İlk olarak Alman Futbol Federasyonu (DFB) ve Almanya 1'inci ligi Bundesliga tüm ülkede gençlik akademilerinin kurulması konusunda mütabakata vardı. O yıldan bu yana gençlik akademileri için 700 milyon Euro para harcandı. Alman futbol devrimine kader de yardım etti. 2002'de maçların yayın hakkına sahip olan Kirch Group'un iflas etmesi, Bundesliga futbol akademilerinin kuruluşuyla aynı döneme rastlıyordu. Lig finansal bir krizle çalkalanınca kulüpler futbolcu maaşlarını ödeyemedi, stad yatırımlarını karşılayamayacak duruma geldi ve finansal olarak daha dikkatli davranmaları gerektiğini anladılar. Sonuçta çözüm de altyapıdan gelen futbolculara yönelmekti. İlk yıl akademilere yaklaşık 48 milyon Euro yatırım yapılırken 2010 yılına gelindiğinde bu yatırım 86 milyon Euro'ya varıyordu. 8 yıl içinde Bundesliga yaş ortalaması da 27.09'dan 25.77'ye düştü.
Borussia Dortmund, altyapıda futbolcuların yetişmesi için "footbonaut" adlı bir makine bile geliştirdi. Bu yeni yöntemle çalışan futbolcular 1 haftada normal saha antrenmanlarında dokunacakları top sayısına tek seansta ulaşıyorlar. Sonuçta bugün Bundesliga'daki 525 futbolcunun yüzde 60'ı Alman ve bu oyuncuların yaş ortalaması 24. 2010 Dünya Kupası'nın en genç milli takımı Almanya'ydı. 23 oyuncunun 15'i 24 yaşın altında, takımdan 19 kişi Bundesliga akademilerinden yetişmeydi. Kalan 4 oyuncuysa Bundesliga 2 takımlarında yetişmişlerdi.
Bu yeniden yapılanma hareketiyle birlikte ülkenin her bölgesinde kulüplerin yüksek standartlı akademileri olmaya başladı. Sonuçta genç yeteneklerin keşfedilmemesi imkânsız hale geldi. Schalke'li Julian Draxler henüz 17 yaşındayken çoktan 6 Şampiyonlar Ligi maçında forma giymişti.

Kulüplerin en az yarısı taraftarın
Aralık 2000'de Alman Futbol Federasyonu (DFB) aynı zamanda Alman Profesyonel Ligi'ni (DFL) kurdu. DFL'nin misyonu 1'inci ve 2'nci Bundesliga'yı yönetmekti. DFL, Bundesliga'yı yeniden düzenledi. 20 yıldan fazladır özel sektörle ilişkisi bulunan Bayer Leverkusen ve Wolfsburg gibi iki kulüp haricinde bu iki ligdeki diğer 34 kulübe "50 artı 1" kuralını getirdi. Bu kurala göre en üst iki ligdeki kulüplere en az yüzde 50 oranında taraftarlar sahip olmalı. Örneğin Bayern Münih'in 185 bin kulüp üyesi, kulübün yüzde 82'sine sahip. Kalan hisseler ise yüzde 9'ar oranda Alman sanayi devleri Audi ve Adidas arasında paylaştırıldı.
Böylelikle Alman kulüpleri petrol zengini Rus veya Arapların kontrolü altına giremeyecekti. Haliyle Alman futbol geleneği korunmuş oldu. DFL, bir diğer kural olarak tüm profesyonel Alman takımlarına gençlik akademileri kurma zorunluluğu getirdi. Bu akademilerdeki öğrencilerin nasıl eğitileceğinden antrenman sahalarının ışıklandırılmasına kadar kulüplerin uyması gereken sıkı ilke ve kurallar çizildi. Buna göre akademilerde minimum 3 futbol sahası, 3 tam zamanlı antrenör, belirli bir futbolcu gelişim programı ve civar okullarla yapılacak bir işbirliği stratejisi bulunması gerekiyor. 3 yılda bir, akademilerde 250 kriterlik bir denetim yapılıyor.

Alman sosyal futbol ekolü
Bundesliga'da ortalama bir maç bilet ücreti 12 ile 15 Euro arasında değişiyor. Yani Almanya, Avrupa'nın en ucuz maç bileti satılan ülkesi. Alman kulüpleri, geliştirdikleri sosyal projelerle taraftara en çok söz hakkı veren kulüpler. Schalke takımı taraftarının isteğiyle lig maçlarında kale arkasında sadece ayakta durulan bölüm yeniden açıldı ve her Şampiyonlar Ligi maçında o bölüme koltuk takılıyor. Bundesliga 45 binle Avrupa'nın en yüksek taraftar ortalamasına sahip ligi.
2005'ten bu yana Bundesliga'nın başkanı olan Christian Seifert'ten Almanların sosyal futbolunu dinleyelim: "Biz stadyumlarında ayakta izleme bölümleri olan son büyük ligiz. Almanya'da kulüpler biletleri ucuz tutuyor çünkü durumu olmayanların da stadyumlara gelmesini istiyoruz. Burada futbol, her yaştan her sınıftan insanı gerçekten biraraya getiren son aktivitelerden biri. Ne siyasiler ne de kiliseler bunu gerçekleştiremiyor. Biz tüm toplumun stadyumlarımızda futbolumuzun bir parçası olmasını istiyoruz."
Bayern Munih başkanı Uli Hoeness ise, en ucuz kombinenin 120 Euro olduğu Allianz Arena'da bilet fiyatlarını ikiye-üçe katlayabileceklerini ama bunu neden tercih etmediklerini şöyle anlatıyor: "Bu insanlar için büyük bir para. Bu yüzden bilet fiyatlarını karşılamak için iki-üç kere düşünecekler. Kulüp için ise fazladan sadece birkaç milyon Euro sağlanacak. Böyle paralar transfer pazarlıklarında 5 dakikada kazanılır."

Devrimin 4 ayağı: Altyapı, Bölgesel Merkez, Akademi ve Elit Okul
Alman Futbol Federasyonu 2001 yılında 11 ve 14 yaş altı grubunun çalıştırıldığı 120 altyapı destek tesisi kurdu. Bu sayı ertesi sene 3'e katlandı. Her tesiste 2 veya 3 UEFA B lisansı olan antrenör yarı zamanlı olarak görevlendirildi. Yaklaşık bin antrenör 2 milyonun üzerinde çocuğun her haftasonu yaptığı maçlarda yetenek avcılığı da yapıyor.
Altyapı destek tesislerinde parlayan oyuncular bölgesel merkezlere yönlendiriliyor. 29 bölgesel merkezde tam zamanlı çalışan antrenörler görev yapıyor. Oyuncular 13 ve 15 yaş altı gruplara ayrılıyorlar. Kızlar ve erkekler 16 yaşına kadar beraber top oynuyor. Oyuncular haftada bir bölgesel merkezde toplanıyor. Kalan zamanlarını federasyona bağlı amatör kulüplerde belirli bir gelişim programına tabi tutularak geçiriyorlar.
36 profesyonel Alman kulübünün her biri federasyonun rehberliğinde kendi akademi programını sunuyor. Akademilere katılan genç oyuncular özel bir okul programına giriyorlar. Okullar, kulüp akademilerine 10 dakikadan uzak mesafede olmuyor. Oyuncuların tüm sınavlarını geçmesi gerekiyor. Bu yüzden okul, kulüp ve hükümet arasında ortak bir yönetim sağlanıyor. Altyapı programına katılan okullara federasyon her yıl yaklaşık 30 bin Euro ödeme yapıyor. Oyuncuların, profesyonel futbol hayatına adım atmadan önce gelişmeleri için zamana ihtiyaçları varsa, okullarını 1 sene daha uzatabiliyorlar.