Futbolun mücidleri olarak kalmayarak ona çok şeyler katarak dünyaya yaymış olan İngilizlerin vatanına geri dönecek ve Futbolun Efendilerinin en başarılı iş modelini kuran Manchester United’ın (taraftarlarının söylediği üzere Man.United) uzun ve başarılarla dolu tarihiyle başlayarak sonraki haftalarda endüstriyel futbolu ne şekilde yaratarak gezegenin finansal açıdan en başarılı Kulübe haline gelişlerinin kısa sayılmayacak öyküsüdür.
Sanayi reformunun olduğu yıllarda İngiltere’de çok sık rastlandığı şekilde, futbol takımları, okullarda veya insanların toplu olarak çalıştığı sanayi yatırımlarında kuruluyordu. Man.United’da bu konuda bir istisna olmayacak ve Lanchester ve Yorkshire demiryolu şirketinin işçileri tarafından L&YR F.C. adıyla 1878’de Newton Heath’de kurulacaktı. Bu takım Manchester Piccadilly garında 15 yıl kadar futbol oynayacak, 1893’de ise Manchester’a yakın bir kasaba olan Clayton’a taşınacaktı. O yıl, İngiliz Futbol Ligi’ne katılmayı başaran L&YR F.C., demiryolları ile olan ilişkisini minimuma indirgeyecek, direkt olarak demiryollarını çağrıştıran L&YR ibaresini isimlerinden atacak ve bundan böyle Newton Heat F.C. olarak anılmaya başlanacaktı.
Newton Heat F.C.
1902’de finansal açıdan zor günler geçirerek, iflasın eşiğinden dönen Kulüp, o tarihde Manchester şehrinin en büyük bira fabrikasının sahibi olan J.H.Davies’in yaptığı önemli yatırımla yeniden nefes almaya başlayacaktı.
Kulübün Yönetim Kurulu Başkanı olan Davies’ın isteğiyle Kulübün yeni bir isimle anılması yoluna gidilecek ve aynı zamanda yeşil ile altın sarısından oluşan forma renklerinin değişilmesine karar verilecek, böylelikle Newton Heat tarihe karışacak ve kırmızı ile beyaz renklere sahip “Manchester United” 26 Nisan 1902’de yeşil sahalardaki yerini almaya başlayacaktı.
Kulüp kısa sürede o dönem için rekor transfer bedelleriyle en iyi profesyonel futbolcuları renklerine katacak ve Kulüp, bunun neticesinde 1905-06 sezonunu 2. Lig’de 2. olarak bitirerek, 1906-07 sezonunda 1. Ligdeki yerini uzun bir süre sonra alacaktı. Man.United 1. Lig’e iyi bir giriş yapacak ve 1907-08 sezonunda ligi şampiyon olarak bitirecek, FA Cup’ı (İngiltere Futbol Federasyonu Kupası) ise 1909 yılında ilk kez olmak üzere kaldıracaktı.
Old Trafford – Rüyalar Tiyatrosu
Günümüzde Rüyalar Tiyatrosu (Theater of Dreams) olarak da anılan ve taraftarın kutsal yeri olan Old Trafford Stadı, bu takıma gönül vermiş olanlarla ilk kez 1909/10 sezonunda tanışacaktı. Üzerine stadın inşa edildiği arazi Başkan Davies’in şirketi olan Manchester Bira Fabrikası tarafından satın alınacak ve Kulübe kiraya verilecekti. Davies tarafından finanse edilen stad inşasına 1908’de başlanacak ve 19 Şubat 1910’da Old Trafford Stadında ilk maçını Liverpool karşı oynayan Man.United, bu tarihi maçı 4-3 kaybedecek, bununla birlikte Stad 80,000 kişilik seyirci kapasitesini başarıyla yaşayarak, Man.United taraftarlarının gönlünde that kurmaya başlayacak, seyircisinin yoğun desteğini yeni stadında arkasına alan Man.United, 1910-11 sezonunda 2. kere 1.Lig Şampiyonluğuna ulaşacaktı.
Old Trafford-1922
Old Trafford-2016
1913/14 sezonu Man.United açısından bir değişim dönemi olacak, İngiliz liglerinde ve bu kapsamda tüm dünyada ilk defa olmak üzere Kulüp Sekreteri ve Takım Menejeri’nin (Team Manager) görev tanımları değişecek, bundan sonra Takım Menejeri takımı seçmekden ve onlarla ilgilenmekden sorumlu olacak, zaman içerisinde bu tüm İlgiliz kulüplerinin kullandığı bir standart haline gelecekti.
Bundan sonraki 10 yılda Kulüpde düşüş yaşanacak ve halk tarafından “the Reds” (Kırmızılar) olarak anılmaya başlanan Man.United 1922’de 2. Lig’e düşecekti. 1925’de 1. Lig’e yeniden dönen Kulüp, 1931’de tekrar küme düşecek, 1934’de ise 2. Lig’de 20. sıraya kadar gerileyecekti.
Matt Busby:
Tüm Avrupa için zor geçen 2.Dünya Savaşı sonrası, Matt Busby isimli İskoç asıllı eski bir futbolcu Man.United’ın menejerliğine atanacak ve ülkenin/takımın tarihinde ilk defa olmak üzere transfer edilecek oyuncuları kendisi belirleyecek ve takımı kendisi çalıştıracaktı. Bu değişik ve futbol yönetiminde çığır açacak değişimleri yapan Busby daha önceki takımı Liverpool’dan kovulacak, Man.United ise bu yaratıcı adamı bağrına basacaktı.
Busby’nin Man.United’daki ilk transferi herkesin beklediği üzere bir futbolcu olmayacak, menejer yardımcısı pozisyonu öncelikli olarak doldurulacaktı. Busby ve yönetici ekibinin alınması, meyvelerini hemen verecek, Kulüp 1947-48 ve 49 yıllarında Ligi 2. olarak bitirecek, 1948’de ise FA Cup’ı 39 yıl sonra 2. defa kazanacaktı. 1952’de ise Man.United 1. Lig Şampiyonu olacak ve Busby’nin ön gördüğü şekilde genç takımda yetişen yetenekli futbolcular A Takımına sistematik bir şekilde kazandırılmaya başlanacaktı. Bir başka ilk olan A Takımına iyi futbolcu yetiştirmek, bir anlamda araştırma/geliştirme maliyetlerine karşılık olarak dönemin koşullarında son derece iyi futbolcuların kendilerini göstermelerine zemin hazırlayacaktı.
Kulüp tarihinin en başarılı genç kadrosunun oluşması, 1955-56 sezonunda kazanılan lig şampiyonluğu ile taçlandırılacak ve A Takıma güç veren genç oyunculara, menejer Busby’nin Bebekleri (çocukları) anlamına gelen “Busby Babes”, Man.United tarihindeki yerlerini alacaklar ve 1956-57 şampiyonluk kupasını da 2 kere üst üste olmak üzere müzelerine götüreceklerdi. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim üzere, Man.United Avrupa Kupası’na (European Club, şimdiki Şampiyonlar Ligi) katılan ilk İngiliz takımı olacak, Yarı Finale kadar gelen Reds, muazzam başarılı bir dönemden geçen Real Madrid’e elenecekti.
Uçak Trajedisi:
Man.United’da yetişerek, bu çatı altında birçok zafer elde eden, Busby’nin Bebekleri Avrupa Kupası kapsamında gitmiş oldukları Belgrad deplasmanında turu geçecekler, sonrasında bindikleri uçak, 6 Şubat 1958’de Münih yakınlarında düşecek, hayata veda eden 22 kişiden 8’i ise Man.United’ın altyapısından yetişmiş gelecek vadeden genç futboculardan oluşacaktı. Yaşanan trajedi, başta Kulüp olmak üzere, Manchester şehrini ve genel olarak İngiliz 1.Ligi’ni adeta bir matem havasına sokacak ve bundan birkaç ay kadar evvel uçağın düşüşünün 50. yılında Man.United taraftarları ölen futbolcularını unutmadıklarınu duygu yüklü bir seromoniyle göstereceklerdi.
Uçak kazasından sadece 3 ay sonra FA Cup’ın finaline çıkacaklar ve Wembley’de oynanan finalde Bolton Wanderers’a yenileceklerdi. İngiltere’nin gelmiş geçmiş en iyi takımını yetiştiren Matt Busby, “evladlarının” 8’inin birden kaybıyla sarsılacak, fakat Man.United’a inanan milyonlarında manevi desteğini arkasına alacak ve uçak kazasından kendi payına düşen sakatlıklardan kurtulur kurtulmaz, 1960’ların başında yeni bir genç ekip oluşturmak üzere yola düşecekti.
Efsane George Best:
1961-62 sezonu, hem FA Cup hem de 1.Lig’de başarıyla sonuçlanacak ve Man.United her iki alanda da 2. olacak, 1962-63 sezonunda ise daha önceki yazılarımda anlatmış oldğum İngiltere’nin o dönemde yetiştirdiği en büyük yetenek olan 7 numaralı George Best’in transferinin gerçekleşmiş olduğu sezon olarak akıllarda kalacaktı. 1964-65 ve 1966-67’da İngiliz 1. Lig’inde şampiyon olan, aynı zamanda Avrupa Kupa’sında önce yarıfinale, bir sonraki yıl ise finale çıkan Man.United, 1968’de Benfica’yı Wembley’de yenecek ve Avrupa’nın en büyüğü olma başarısından sonra, 1970’lerde başlayarak 1990’ların ilk yıllarına kadar uzun sürecek bir duraklama dönemine girecekti.
İskoç Alex Ferguson Dönemi:
Man.United’a yeniden büyük bir kulüp olduğunu hatırlatacak ve Reds’in önce 1. Lig Şampiyonu olmalarını, sonrasında ise asıl başarının Avrupa şampiyonlukları olduğunu bilen, önemli bir menejer olan İskoç Alex Ferguson Kasım 1986’da takımın başına gelecek ve arada geçen 22 yıldan beri görevine halen devam edecekti. Ferguson işe başladığında, yaklaşık 20 yıldır başarıya aç kalarak, rakipleri Liverpool ve Arsenal’in altında ezilmiş gücünü, yeniden ortaya çıkararak, Kulübün önemli bir değişim yaşamasını hedeflemişti. Değişimin doğal olarak vakit alması nedeniyle, 1987-1990 arasındaki sezonlarda lig önlerde bitirilecek ve Alex Ferguson ve Ekibinin İngiltere Premier League’ni domine edeceği yıllara gelinecekti.
1990’lı Yıllar; ve Eric Kantona:
Ferguson ve öğrencileri, 1990’da kendileri açısıdan ilk, Kulüp açısından ise 10. FA Kupalarını kazanacaklar ve böylelikle, 5 yıldır Ada’nın sınırları dışına çıkamama durumuna son vereceklerdi. Man.United 1990-91 sezonunda Avrupa’da sonuna kadar gidecek ve Kupa Galipleri Kupası finalinde Barca’yı 2-1 mağlup edecek ve akabinde Süper Kupa’yı da müzesine götürecekti. Avrupa’da başarı Man.United’ın 23 yıldır sabırla beklediği bir durum olup, artık kapı sonuna kadar açılmıştı.
Sabırla beklenen bir başka kupada İngiliz 1. Ligi Şampiyonluğuydu (1992-93 sezonundan itibaren Premier League adını almıştır), 7 numaralı başka bir efsane Eric Kantona’yı ekiplerine katan Reds, 1992-93 sezonunda 26 yıllık aradan sonra Şampiyon olmayı başaracaklar ve aynı zamanda yeni organizasyon yapısıyla oluşan Premier League’in ilk Şampiyonu olarak tarihe geçeceklerdi.
Gelecek yıllarda başarılı olmak için Alex Ferguson’da Matt Busby’i takip edecek ve daha sonra dünyaca ün kazanacak David Beckham, Gary Neville gibi isimleri Man.United’ın altyapısından A Takımı’na kazandıracaktı. Takım oturmaya başladıkça başarılar ard arda gelecek, Man.United 1993-94, 1995-96, 1996-97, 1998-99, 1999-2000, 2000-01 ve 2002-03 sezonlarında Premier League kupasını kaldıracaklar, bu üst üste gelen başarılara rağmen, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu sadece bir kere kazanabilecekler, 1999’da dramatik bir şekilde biten final maçında uzatma dakikalarında 2 gol birden bularak, 2-1 Bayern Münih’i yenerek Şampiyonlar Ligi Kupası’nı müzelerine götüreceklerdi.
Alex Ferguson İngiliz futbol tarihinde bir ilki becerecek ve üst üste 3 kere (1999-2000-2001) İngiliz 1. Ligi şampiyonluğunu elde eden menejer olarak tarihe geçecek, arkasından da “Sir” ünvanına layik görülecekti. Ferguson ve ekibi için her zaman birincil öncelik Premier League’i kazanmak olacaktı.
İngiliz Ekonomisi:
Sanayi Devrimiyle birlikte ekonomik olarak güçlenen ve 18. yüzyılın başından 20.yüzyıla kadar dört bir yöne yayılmış sömürgeleriyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun külleri üzerinde büyük bir imparatorluk haline gelerek, dünya tarihine önemli etki yapan İngilizler, 2001’de yapılan son nufüs sayımında 60 milyonluk nüfusa, 2004 yılı rakamıyla ise 27.000 Euro GSMH’ya sahip olarak, önde gelen uluslararası finans ve ticaret merkezlerinden biri olmanın getirdiği avantajla, dünyanın en büyük 4. ekonomisi konumundadır. Kasım sonu itibariyle 60 ülkeden 3.287 şirketin işlem gördüğü Londra Borsası ise 300 yıllık tarihinde İngiliz şirketlerine finansman sağlanmasının 1 numaralı mecrası olmuş ve bankacılık sektörünün gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur.
Arkasındaki bu büyük ekonomiyle beslenen İngiliz futbol kulüpleri kuruluşlarından itibaren, çok kısa bir sürede amatörlükden profesyonelliğe geçen futbolcuların hızla yükselen ücretlerinin oluşturduğu borçların, kurucuların ve yöneticilerin kişisel birikimlerini riske atmaması mentalitesinden yola çıkarak, şirket yapılarını sınırlı sorumluluğa sahip limited şirket statüsünde oluşturmuşlardı. Normal şirketler bazında ele alındığında, limited şirket modeli, sahiplikle şirketin kontrolünü elinde bulundurma hususlarını ayırıyor olsa da, söz konusu futbol kulüpleri olunca, bu iki husus örtüşmeye başlıyor ve sonuç olarak, birçok İngiliz futbol Kulübü küçük bir işadamı grubu veya çoğunluğu taraftar olan birkaç yüz hisse senedi sahibi tarafından sahip olunmaya başlıyordu.
Futbol Ekonomisinde Standartları Belirleyen bir İş Modeli
Premier League’in (İngiliz 1. Ligi, PL) faaliyete geçtiği 1992-93 sezonundan itibaren 2006-07 sezonuna kadar Man.United’in toplam yıllık geliri 25 milyon Pound’dan 212 milyon Pound’a çıkacak, her yıl kar eden Kırmızlar’ın aynı dönem içerisinde vergi öncesi karı ise 4 milyon Pound’dan, üstelikde bir önceki sezonun vergi öncesi karı 31 milyon Pound’dan 60 milyon Pound’a gelerek ulaşacaktı. Maç gelirlerinin ana gelir kalemi olduğu bu yapıda her sezon yeşil sahalarda başarılı olmak, diğer bir ifadeyle topun çizgiyi geçmesi ilk öncelik olacak, Şampiyonlar Ligi’nde (ŞL) yer almak için PL’i her sezon ilk 4’de bitirmek ve aynı zamanda stad gelirleri ve katılım ücretleri açısından her Kulüp açısından 1 numaralı öncelik olan ŞL’nde başarılı olmak Kırmızıların ana hedefi olacaktı. Bununla birlikte ana önceliği ŞL’nde başarılı olmak olan Man.United’ın 1968’de Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasını kaldırmasından sonra bu Kupa’nın 1990’lardaki yeni formatı olan ŞL’nde sadece 1999’da ayrı bir yazı konusu olan Bayern Münih’i uzatma dakikalarında attığı 2 golle, 2-1 yenerek kazandığı efsanevi ŞL Kupası’nın Man.United’ın öncelikleriyle bağdaşmadığını da yeri gelmişken belirtmek isterim.
Man. United Gelir Dağılımı | 2001 | 2002 | 2003 | 2004 | 2005 | 2006 | ||||||
Pound mn. | Pound | % | Pound | % | Pound | % | Pound | % | Pound | % | Pound | % |
Maç Günü | 51.8 | 34 | 56.3 | 38 | 70.6 | 41 | 61.2 | 36 | 66.2 | 42 | 92.5 | 44 |
Yayın Hakkı | 31.2 | 14 | 51.9 | 36 | 56.2 | 32 | 62.5 | 37 | 48.4 | 31 | 61.5 | 29 |
Ticari | 46.6 | 52 | 37.9 | 26 | 46.2 | 27 | 45.3 | 27 | 42.4 | 27 | 58.1 | 27 |
Toplam | 130 | 146 | 173 | 169 | 157 | 212 |
Kaynak: Deliotte Man.United Yıllık Faaliyet Raporları, (2001-2006)
Premier League:
FA tarafından 1991’in başında hazırlanan “Futbolun Geleceği” çalışmasında, 1991-92 sezonunun bitişiyle birlikte Division 1’i oluşturan tüm kulüplerin Football League’den çekilerek, adına “PL” denilecek yeni bir oluşumda biraraya gelecekleri açıklanacak ve Futbol Ligi’ni düzenleyen FA’ya bağlı olmakla birlikte kendi yönetim mekanizmasını kuracak olan bu oluşumun Futbol Ligi’ni oluşturan diğer 70 kulübün anlaşmalarından bağımsız bir şekilde kendi liginin yayın hakları ile sponsorluk anlaşmalarını kendisinin pazarlık etmekde ticari olarak bağımsız olması hususu İngiliz kamuoyunun gündemine bomba gibi düşecekti. 1991-1992 sezonunun bitişiyle birlikte, Division 1 kulüpleri Football League’den toplu olarak çekilecekler ve Ada’nın futboldaki yeni markası PL’i 27 Mayıs 1992’de resmi olarak faaliyete geçireceklerdi.
FA PL (2007’den itibaren ana sponsorunun adıyla anılarak Barclays PL oldu) limited şirket olarak kuruluyor ve 104 yıldır 4 küme şeklinde devam eden Football League’den ayrılarak tek bir küme olarak organize oluyordu. Bildiğiniz üzere, PL’de 20 takım mücadele ediyor ve her Kulüp biri kendi sahasında, diğeri deplasmanda olmak üzere her sezon toplam 38 maç oynuyordu.
PL kurulmadan önceki sezon olan 1991-92’de 1. Lig olarak adlandırılan ligde yer alan Kulüplerin toplam gelirleri 170 milyon Pound iken, 2006-07 sezonunda sadece bir Kulüp olarak Manchester United’ın gelirlerinin 212 milyon Pound’a ulaştığı dikkate alınırsa, 14 yıllık bir süreç içerisinde İngiliz futbolunun geldiği nokta daha net olarak anlaşılacaktır. 5 büyük ligin içinde Premier Lig’in yarattığı gelir %30, Avrupa’nın geneline bakıldığında ise %16 dolayında olup, bu kapsamda Premier Lig’in, Amerika’nın NBA ile dünya basketbol pazarı içerisindeki farklı ve dominant konumuyla ortaya çıkan “dünyayın basketbol ligi” olma durumuna benzer bir şekilde “dünyanın futbol ligi” olma yolunda hızla ilerlediği dikkat çekmektedir. Birçok farklı özelliği ve uygulamasıyla ayrı bir yazı konusu olacak olan Premier Lig, 2006 yılında yarattığı 2 milyar Euro’luk gelirle, Amerikan Futbolu Ligi (NFL), Amerikan Beyzbol Ligi (MLB) ve Amerikan Basketbol Ligi (NBA)’den sonra dünyanın en büyük 4. spor ligi konumunda bulunmaktadır.
Avrupa Futbol Pazar Büyüklüğü, 2005-06 (Toplam 12,6 milyar Euro)
5 Büyük Lig: %53
5 Büyük Ligdeki Diğer Ligler: %15
5 Büyük Lig dışında Kalan 47 Avrupa Ligi: %14
FIFA, UEFA ve Ulusal Futbol Federasyonları: %15
5 Büyük Lig dışında Kalan 47 Avrupa Ligi’nin Diğer Ligleri: %3
Kaynak: Deloitte, Annual Review of Football, Mayıs 2007
PL’in tüm dünyanın futbol ligi haline gelmesinin en önemli sebebleri olarak ligi oluşturan 20 takımdan neredeyse hepsinin rekabetçi olmaları ve futbolun beşiği İngiltere’de güzel oyuna olan ilginin maksimum seviyede olması ve bu durumun Kulüpler tarafından sıkı bir şekilde takip edilen iş modelleriyle aidiyet duygusunun sadece Ada’da değil, dünyanın değişik coğrafyalarında maksimize edilmesi ve bunlara bağlı olarak Kulüp gelirlerinin nakit akışlarını büyütmekte zorlanmamaları sıralanabilir. Avrupa genelinde ve ülkemiz özelinde futbolun karlı hale gelememesinde yatan temel sebep ise, büyük bir hızla dev bir endüstri haline gelen futbolun organizasyon ve yönetim yapısının aynı hızla değişim gösterememesindedir. Spor kulüplerini oluşturan Yönetim Kurulu Üyeleri, Kulüp Üyeleri, Teknik Kadro ve Sporcuları, profesyonel çalışanları ve hepsinden önemlisi taraftarlarının, kendi farklı bakış açılarını yansıtan ve bu anlamda ortak bir payda da biraraya gelmeleri fazlaca mümkün olmayan Kulüplerinden farklı beklentileri bulunmakta ve bu durumda ortak strateji ve hedeflerin konulmasını zorlaştırmaktadır.
Kaynak:www.futbolekonomi.com
https://iyifutboldilencisi.wordpress.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder